Hayatınızı biraz sadeleştirmeyi kafanıza koyduysanız genelde ilk yaptığınız şey çılgınca elinize geçen her şeyi atmak/vermek oluyor. İlk önce bir şeyleri gözünüzün önünden kaldırmış olmanın rahatlığı ve huzurunu yaşıyorsunuz ama eski alışkanlıklarınız aynen devam ettiği için bir süre sonra eşyalar bakteri gibi çoğalmaya ve birikmeye başlıyorlar. O yüzden bence bu adımdan daha önemli bir şey var; o da bilinçli tüketici olmayı öğrenmek!
Bilinçli tüketici olmak demekse kafalarda oluşan önyargının aksine doğrudan “az para harcamak”la ilgili değil. Bilinçli tüketerek daha az para harcayabilirsin, o ayrı, ama burada asıl mesele fiyat/performans dengesini kurmak, gerçekten ihtiyacın olmayan bir şeyi almamak, onun yerine paranı ve enerjini sana mutluluk getiren alanlara aktarmak. Çünkü sana aradığın mutluluğu getirecek olan şey bir hevesle ama gerçekten kullanıp kullanmayacağını düşünmeden aldığın Apple Watch değil. Yaşam tarzını değiştirmeyi gerektiren motivasyonu henüz bulamamışken, yeni yıl kararı olarak yazıldığın fitness salonu da değil. Kendini daha iyi hissedebilmek için dolabını doldurduğun giysiler, başkalarında görüp sana da aynı hazzı verir diye aldığın şeyler hiç değil.
Özetle bu felsefede kimse sana asla para harcamamanı ve lüksten uzak durmanı söylemiyor. Minimalist olacaksın diye çok sevdiğin bütün çantalarını atıp, bez çantayla dolaşmanın bir anlamı yok. Evinde halı olabilir, yıllardır emek verdiğin koleksiyonunu gözden çıkarmana gerek yok ve tüm duvarları beyaza boyamak zorunda değilsin:) Arabanı gerçekten kullanıyor ve seviyorsan tabi ki daha iyisini alabilirsin. Sana zevk veriyorsa ve karşılayabiliyorsan normal bir apartman dairesi yerine daha büyük bir evde de yaşayabilirsin. Sana iyi hissettiriyorsa aldığın tüm parçalar sadece havalı markalardan oluşabilir. Ama bunları sadece sana keyif verdiği için yapmalı; başkalarının, sosyal medyanın, reklamların etkisiyle hareket etmediğinden emin olmalısın.
Nasıl bilinçli tüketici olunur konusuna gelince; bence önce küçük şeylerle biraz farkındalık kazanmak gerekiyor. Yani önce senin için çok da önemi olmayan alanlarla ilgili kafa açıcı, biraz rahatsız edici sorular sormalısın kendine. Çünkü ancak yeterince rahatsız hissedersen aksiyon alabilirsin. Ben sizin için süreci başlatacağım ve küçük şeylerle sizi biraz rahatsız edeceğim şimdi;
1. Para kazandıkça ihtiyaçların neden aynı oranda artıyor? İçinde bulunduğumuz düzende ne kadar kazanırsan o kadar da harcadığının farkında mısın? Birden daha önce aklına gelmemiş lüksler giriyor kanına, daha fazlasını istiyorsun, eline geçen parayı mutlaka harcamalıymışsın gibi hissediyorsun.
2. Aldığın şeylerin hazzı ne kadar uzun sürüyor? Satın aldıktan sonra pişmanlık duyuyor musun? Kredi kartı ekstreni görünce aslında çok gerekli bir alışveriş olmadığını mı düşünüyorsun? Yoksa her alışverişinin arkasında mısın, iyi ki almışım mı diyorsun?
3. Her ürünü hazır almak zorunda mısın? Soğanı doğranmış olarak, bakliyatı konservede, çorbayı toz halinde alıyorsun. Bunları kendin de yapamaz mısın?
4. Organik gıdaların, parfümsüz, boyasız, parabensiz ürünlerin çok daha pahalı satıldığının farkında mısın? Aynı şampuana daha az kimyasal katıp, şişesini biraz sadeleştirince, daha doğal olduğuna inanarak iki katı para veriyorsun. Ama doğal olsun isterken duş jelini bırakıp, saf sabuna geçmek sana tuhaf geliyor, yadırgıyorsun.
5. Piyasadaki her ürün bir süre sonra “geliştirilmiş yeni formülüyle” yeniden çıkıyor. Neyi geliştirmişler asla bir fikrin yok, ama daha iyidir diye düşünüyor ve sana hangi fiyattan satarlarsa alıyorsun. Geçen hafta markette çocukluğumdaki ambalaja sahip Colgate diş macununu gördüm. Hani şu anne-baba-çocuk resimli, çevir aç kapaklı olanlar. Yanında yine aynı markanın diğer macunlarıyla fiyat farkı tam 5 katıydı! Daha pahalı olanlarında neyi değiştirmiş olabilirler ki? Kapağı artık döndürülerek değil, üstten açılıyor; biraz daha yoğun bir aroması var ve daha iyi temizliyormuş gibi hisset diye içine tuhaf mavi bir boya katmışlar. Tabi ki teknoloji ve imkanlar gelişmiş olabilir ama senin dişin yıllardır aynı diş? 15 yıl önce gayet yeterli olan bir diş macunu neden şimdi yetmesin?
6. Üreticiler her krizde zam yaparak kendilerini korumaya alırken, tüketiciler neden aynısını yapmasın? Bize hangi fiyattan satarlarsa satsınlar el mahkum alacak mıyız? Dolar krizinden sonra mağazalara baktınız mı? Etiket üzerine 2-3 farklı etiket konmuş, yurtdışında drug store’larda satılan ucuz ürünler burada birden high-end ürünlermiş gibi piyasaya sunulmuş, neredeyse kullan at ürünleriyle bilinen H&M bile artık yerli ve iyi kalitedeki mağazalara kafa tutuyor. Ve sen dolar ne kadar yükselirse yükselsin almaya devam edeceksin, 1 ay önce 40 liraya satılan bir tişörtü, 80 liraya da satsalar alacaksın, 100liraya da satsalar alacaksın.
7. Piyasadaki fast-fashion olarak bilinen mağazalar (fast-fashion tanımı için Netflix’teki True Cost belgeselini izlemelisin!) sonbahar-kış-ilkbahar-yaz sezonuyla yetinmezler. Zara’da sezon iki haftada bir değişir ve bu bilinçli yapılır. Sen o mağazada bir şeyi beğendiğinde, biraz düşüneyim daha sonra alırım dersen, iki hafta sonra gittiğinde o ürünü mağazada asla bulamazsın. Ve sen de her gittiğinde beğendiğin şeyi hemen almazsan daha sonra bulamayacağın endişesiyle fazla düşünmeden alırsın.
8. İzlediğin reklamların ne kadar etik olduğunu sorguluyor musun? Tüm tanıtımların tüketicinin lehine olduğundan emin misin? Birkaç sene önce tüm markalar aynı anda çamaşır kurutma makinesinin reklamını yayınlamıştı. İndirimler, kampanyalar derken çok ciddi bir satış patlaması oldu. Hemen akabinde ise piyasaya hem yıkayıp hem kurutan “kurutmalı çamaşır makinesi” son teknoloji olarak sunuldu. Reklamlar hazırladıkları yeni ürünü satışa çıkarmadan önce ellerindeki ürün stoklarının tüketilmesi içindi.
9. Sadece D&R’ın “yeni çıkanlar” bölümündeki kitapları okumak zorunda mısın? Bunca yıldır yazılan kitaplar içinde sana hitap edenler yok muydu? Ya da tüm kitaplarını satın almak zorunda mısın? Arkadaşların arasında kitap değiş-tokuşu yapamaz mısın?
10. Gerçekten sende o ayakkabının çok benzeri yok mu? Aynı kombini o ayakkabının evdeki tokasız olanıyla da yapamaz mısın?
11. Kendini başkalarıyla ne kadar kıyaslıyorsun? Sahip olduklarının ne kadarını sana haz verdiği için alıyorsun? Ne kadarını bir başkasını etkilemek, ya da bir başkası gibi olabilmek için satın alıyorsun?
12. Elindeki şeylere tutunmanın, bir gün işe yarar diye tutmanın bir anlamı var mı? Senden daha çok ihtiyacı olan biri ondan faydalanamaz mı? 2 yıldır dolabında bekleyen, artık giymek istemediğin, iyi durumdaki montunu; belki bir gün yine beğenir ve giyersin diye bekletmek yerine, ihtiyacı olan birine versen daha mutlu olmaz mısın?
13. Kendini iyi hissetmek için alışveriş yapmak yerine enerjini sana fayda da sağlayacak şeylere kanalize edemez misin? Aynı hazzı kendi karbon ayak izini hesaplamak, atık üretimini azaltmak, evini ve hayatını organize etmek, daha çok seyahat etmek, iyi beslenmek ya da para biriktirmek gibi geri dönüşü olumlu şeylerde bulup, kafanı biraz onlara takamaz mısın?
14. O ağrı kesiciyi başın her ağrıdığında içmek zorunda mısın? Daha bol su içip, biraz erken yatamaz mısın? Kendine iyi bakmayıp sonra şifayı suda eriyen grip ilaçlarında aramak yerine, bir zencefil kaynatamaz mısın?
15. Hayatında neler olmadan -eksiklik hissetmeden- yaşayabilirsin? Bugün sana haz ve fayda sağlamayan şeyleri ayıklayıp, yaşamından çıkaramaz mısın?
Şimdi biraz düşünelim bence.. Sevgiler! 🙂
Yorum Yok