– Mutluluğun güneş ışığıyla doğrudan ilgisi olmalı diye düşünüyorum. Bugün aylardır ilk defa uyandığımda odam tamamen aydınlıktı. Kış iyi güzel de; karanlıkta kalkıp güne başlamayı, işten çıkınca havanın yine karanlık olmasını, güneş görmeden günü bitirmeyi pek sevmiyorum. Güneş varsa mutluyum. Güneş varsa umut var, güneş varsa her şeyin üstesinden gelebilirim, güneş varsa hayat uzun ve keyifli!
-Bir de yeşil! Evim ufak çaplı bir botanik bahçesine döndü, her yerde bitki var. Balkonlu bir evim olsun orayı bahçe gibi yapayım, güzel havalarda günümü orada geçireyim istiyorum. Aslında gerçek bir bahçem olsun istiyorum da yine mütevazi davrandım.
– Sevgililer gününü iple çektim çünkü muhtemelen Ps Store indirime girecekti! Hayatımın en bekar, ama en hediyeli sevgililer günüydü çünkü masama kocaman beyaz bir orkide ve sonra da üzerinde M harfi olan kocaman bir kek geldi. Bana yaşattıkları küçük taşikardi atağı için Tuğçe’ye ve anneme teşekkür ederim.
– Çakıl (kedim) beni çok güldürüyor. Onca yıl kedi baktım, ilk defa bu kızda değişik değişik kedi huyları görüyorum. Bir tane minik faresi var mesela, onu sürekli evdeki bitkilerin toprağına gömüp duruyor. Sonra yeterince beklettiğine emin olunca kazıp yine çıkarıyor. O arada olan benim yeni süpürdüğüm eve ve caaaaanım bitkilerime oluyor tabi. Ama umrunda mı? Değil. Evdeki otoritemi ve disiplinimi çoktan kaybettim. Kızdığım zaman neden kızıyorum diye atarlanıyor. Kesinlikle anlamıyor.
– E-devletten soy dökümü alma furyası vardı bu hafta biliyorsunuz. Zaten göçmen olduğumuzu biliyorduk, orada bir sürpriz olmadı ama arada Fas doğumlu dedeler olduğunu gördük o büyük sürprizdi! Ama asıl mesele maşallah tüm ataların 80-90 sene yaşamış olmasıydı. Şimdi bu benim üzerime gereksiz bir yük bindirdi. Madem uzun ömre yatkın bir genetiğim var bari hakkını vereyim dedim gidip İkigai‘yi alıp okumaya başladım. Anladığım kadarıyla mutlu bir yaşam sürmenin sırrı; hayatında sana keyif veren, tutkuyla bağlandığın bir şeyi bulmak ve onu ömür boyu takip etmek.
– Birtakım takıntılarım var. Büyüdükçe onlardan kurtulursun sanıyorsun ama daha da kökleniyorlar. Yemek yiyeceğim masada nereye oturduğum önemli mesela. Neye göre seçiyorum bilmiyorum ama oturmak istediğim yere oturamazsam çok huzursuz hissediyorum. Yakınlarım yemek yerken “ben burda rahat edemedim, yer değişelim mi?” dememe alışıklar. Bilmeyenler için tuhaf gözükmemek adına bozuntuya vermemeyi seçiyorum. Zaten öyle olmasın diye genelde bir yere gidince herkesten önce oturuyorum.
– Bence herkesin olduğu kişiyi tanıması, kabullenmesi ve sevmesi gerekiyor. Gerçekten. Mükemmel olmanın imkansızlığını ve gereksizliğini farkedip kişiliğine sahip çıkması gerekiyor. Sen olduğun kişiye gerçekten sahip çıkarsan, kimse kişiliğini sana karşı bir koz olarak kullanamaz. Bu dediğimi bir düşünün.
– Geçen gün instagram’da bir söz paylaştım: “I’ve reached that age where my brain goes from “you probably shouldn’t say that” to “what the hell let’s see what happens!” İçimdeki bu küçük asiyi yeni tanıdım, çok tatlı kız bence. Yapması gerekeni yapıyor, söylemesi gerekeni söylüyor, söylemek istemiyorsa öldür allah konuşmuyor. Bunca yıl fazlasıyla hatasız yaşamıştım zaten, artık hata yapmak gözümü pek korkutmuyor.
– Araba kullanmaya başlamanın bana kattığı muhteşem şeyler var. Kendimi daha özgüvenli, daha rahat, daha güçlü, daha özgür hissediyorum. İyi kullanıyor muyum?? Sanırım hayır, ama çok iyi kullanacağım bence. Şimdilik yan koltuğumda oturanla aramda şöyle diyaloglar geçiyor:
-Bak bak beni nasıl sıkıştırıyor!!
-Ne alakası var ya, sıkıştırmıyor kendi şeridinde gidiyor adam.
-Olabilir ben kendimi sıkışmış hissediyorum!
Ayrıca minnoş arabama koca bir jeep, hatta limuzin muamelesi yapıyorum. Geçemem sandığım yerlerde sağımda solumda birer metre boşluk olduğunu sonradan farkediyorum. Bir de sevgili motorcular, plakamı vereyim ne olur trafikte beni görünce uzak durun, çünkü ben sizi GÖRMÜYORUM.
– Gerçek bir teyze mıknatısıyım. Nerede olursam olayım mutlaka bir teyze beni buluyor ve muhabbete giriyor. Genelde kişisel alanımı ihlal ederek 15cm dibimde duruyorlar ve sürekli bir şeylerden şikayet ediyorlar. Teyzeler beni seviyor. Ben de onları seviyorum. Ama beni sıkıştırmasınlar artık.
– Konuyu bağlayamamış ve yazıyı bitirebilmek için bir paragraf daha yazmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Ama yazmayacağım. Çünkü içimdeki küçük asi, seni seviyorum.

Yorum Yok