21 gün denemesinde 8. gündeyim (yazılarımı geriden yazıyorum). Bugün modum biraz düşük uyandım, öğlen 12’ye kadar koltuktan koltuğa süründüm hatta. (“Koltuktan koltuğa” epey mecazi bir terim oldu; Ziyagil yalısında yaşıyorum da 18 kanapeli bir salonum var sanmayın, bir tane L koltuk var aslında orda!) Ama bu denemenin bana şimdiden kattığı harika bir şey var; bu sefer günümün o modda devam etmesine izin vermedim.
Bazıları bu bilince doğal olarak sahip. Mutlaka sizin de çevrenizde vardır hani enerjisinin düştüğünü farkettiği an hemen toparlanabilen insanlardan. Onlar fıçıya düşen Oburiks kadar şanslılar! (Fıçıya düşen Asteriks miydi yoksa??) Benim ruhum melankoliye de çok yatkın –ama bunu kesinlikle negatif bir nitelik olarak düşünmüyorum çünkü bir çok alanda, en basitinden edebiyatta çok işime yarıyor– o yüzden benim yüksek modda kalabilmek için ekstra çaba sarfetmem gerekiyor. Bazen çaba sarfetmek içimden bile gelmiyor ve tekrar güneş açana kadar şu halde oluyorum;
(Kızcağızın tipi de bana benziyor yalnız?? Saçını kahkül kestirmiş Merve işte o?)
Neyse sonuç olarak bugün içimdeki “Kalk kalk kalk kaaalk toparlan” sesiyle fırlayıp resim kursuna gidebildim. Çok da iyi yapmışım birden bütün enerjim değişti. Çıkışta yağmur yağmasına, tam trafik saatinde kursun bitmesine rağmen gayet keyifliydim.
6. Gün
10 Aralık Cumartesi
Algıda seçicilik midir nedir bilemiyorum hani bazen aradığınız, ihtiyaç duyduğunuz fırsatlar birden önünüze çıkıverir. Cumartesi günü tam olarak öyle bir şey gerçekleşti.
Sanat Terapisi uzun zamandır ilgimi çeken ve son zamanlarda daha sık -daha da sık karşıma çıkmaya başlayan bir dal. Kendime de çok yakın buluyorum çünkü içinde hem sanatı hem de psikolojiyi barındırıyor. Sanılanın aksine duygularını sözle ifade edebilen insanların sayısı çok az ve kelimelerle arası nispeten iyi olanlar için bile terapi süreçleri çok zorlayıcı geçebiliyor. Oysa kendini ifade etmenin en keyifli yolu olabilir bu terapi. Tedavinin kendisini içinde barındırdığını, sadece duyguların -yargılanma korkusu olmadan- dışavurumuyla bile iyileştirici etkisi olabileceğini düşünüyorum.
Sonuç olarak cumartesi bununla ilgili bir şeyler okurken İngiltere’deki bir terapi merkezinin online sertifika programına denk geldim ve çok sevindim! 71 saatlik bir program ve şu an yavaş yavaş ilerliyorum. Bugün yatmadan önceki ödevim gözlerimi kapayıp tüm vücudumu tarayarak, hangi bölgede hangi renkleri hissettiğimi saptamak mesela! Her rengin psikolojide bir karşılığı ve neden o renk yoğunluğunu o bölgede hissettiğimin de bir anlamı var, bu haritalama sistemine daha önce öğrendiğim EFT tekniğinden biraz aşinayım. Önce hissettiğim renkleri saptayıp sonra da bunu renklerle kağıda aktaracağım.
Bugünlük haberler bu kadar!
GÜNÜN KARTI
25. Yoldaki Işık
Bir şimşek yolunu aydınlatmaz, elindeki bir lamba gibi hizmet etmez; sana yalnızca bir parlaklık, önündeki yola dair kısa bir görüntü verir. Ama bu tek parlaklık çok değerlidir; şimdi ayakların yere sağlam basar, şimdi iraden güçlüdür, şimdi hedefine ulaşma kararlılığın güçlenmiştir. Yolu görmüşsündür ve orada olduğunu bildiğinden amaçsızca dolanmazsın. Bir şimşek parlaması ardından gitmek zorunda olduğun yolu ve yolculuğunun varış noktası olan tapınağı görürsün.
Çok karanlık bir gecede bir ormanda kaybolan iki adam duymuştum. Burası vahşi hayvanlarla dolu, zifiri karanlık, çok tehlikeli bir ormanmış. Adamlardan biri bir filozof, diğeriyse bir mistikmiş. Aniden bir fırtına çıkmış, bulutlar çarpışmış ve büyük bir şimşek çakmış.
Filozof gökyüzüne bakmış, mistik yola bakmış. O şimşek anında önündeki yol aydınlanmış.Filozof şimşeğe bakmış ve “Neler oluyor?” diye meraklanıp yolu kaçırmış.
Sen bu hikayedekinden daha yoğun bir ormandasın. Gece daha karanlık. Bazen bir şimşek çakar -yola bak!
Chuang Tzu şimşektir, Buda bir şimşektir, ben bir şimşeğim. Bana bakma, yola bak. Bana bakarsan kaçırmış olursun, çünkü şimşek devam etmez. Yalnızca birkaç saniye sürer ve ebediyetin zamana nüfuz ettiği bu an enderdir, tıpkı şimşek gibidir.
Şimşeğe bakarsan, Buda’ya bakarsan, yolu kaçırmış olursun.
Yola bak, Buda’yı unut. Yola bak ve bir şey yap! Düşünmek seni bir yere götürmez, yalnızca eylem götürür, çünkü düşünce kafa olup biter. Asla bütün olamaz, sadece harekete geçtiğinde bütündür.
Hayatla ilgilen! Yaşamak gerçek olandır. Meditasyonun ne olduğuna dair bilgi toplamaktan vazgeç -meditasyon yap! Dansla ilgili bilgi toplamayı bırak – dans et!
Tüm o ansiklopedilerden kurtul! Kendini bilgilerden arındır ve yaşamaya başla. Ve yaşamaya başladığında o zaman sıradan şeyler sıradışı bir güzelliğe bürünür. Sadece küçük şeyler -hayat bu küçük şeylerden ibarettir- ama şiddetli, tutkulu, sevgi niteliği kattığında her şey döünüşür, aydınlık olurlar.
Bugün de mesajını aldık Osho reis!
Yorum Yok