Bundan önce başka hayatlarımız oldu mu bilmiyorum.
Ama varsa belli ki hepimiz bir şeyle lanetlenerek gelmişiz bu dünyaya. Bana ne olmuş biliyor musunuz? Birinin kuyruğuna basmışım ve beni sürekli arayış içinde olan bir ruhla lanetlemişler. Tam 342 aydır bu dünyada bu ruha sahip çıkmaya çalışıyorum -ki bu yaklaşık 28 yılıma tekabül eder. 342 ay sonra itiraf ediyorum; ben bu ruhu dizginleyemiyorum.
Ben bu ruhun sürekli arkasından koşuyorum, isteklerine yetişmeye çalışıyorum, disipline sokmaya çalışıyorum, kır dizini otur diyorum, dinlemiyor.
Biz bir bedene iki kişi sokulmuşuz..
Ben bedenin “aman ağzımızın tadı kaçmasın, yapma allah aşkına” diyen sıkıcı, nispeten melankolik, korkak, huysuz parçasıyım. O da gözü kara, pire için yorgan yakan, doymak bilmeyen, ne istediğini bir türlü bulamayan ve sürekli arayan, fevri küçük kardeş adeta..
Şimdiye kadar kendisine pek bir şeyi uzun süreli sevdiremedim. Mimarlık istedi, okuduk. Yok bu yetmedi yüksek lisans yapalım dedi, yaptık. Ben akademisyen olamam, zaten tez de yazamam işe girelim dedi, girdik. Huzursuzlandı, huysuzlandı, 9-6 çalışmak kölelik dedi, aldı başını gitti. Ben de peşinden.. Freelance işlerde kafa rahat olmazmış, başka bir iş kursak tutmazmış, acaba ne yapsa iyi para kazanılırmış derken pek çok şeye heves ettik. Bazıları benim bile aklıma yatmıştı! Neticede ordan oraya derken kendimizi yine aynı düzenin içinde buluverdik. O arada evlenmek istedi, evlendi; boşanmak istedi, boşandı. Herkesin mutlu olduğu şeylerle o da mutlu olur sandı. Ama tenine gümüş değen lanetli bir yaratık gibi yandı, yandı yandı.. Bana da her seferinde yetişip onu ordan kurtarmak kaldı…
Yaraları iyileşti ya, şimdilerde yine hareketlendi, belli ki bir şeyler yapacak yine.. Doğum sancısı çeken gebe gibi hissediyorum, su geldi gelecek. Beynimin içinde bin tilki, her biri sabah akşam volta atıyor. O kadar çok dönüyorlar ki sonunda midem bulanıyor. Bu ruh dinmiyor ve dizginlenmiyor maalesef..
Kıyamıyorum da ona hiç biliyor musunuz? Bu dünyaya ait değil gibi, bu dünyadaki hiçbir şeyle mutlu olamayacak gibi duruyor bazen.. Üzülüyorum haline, çırpınışlarını görmek beni mutsuz ediyor. Elimden gelse çok şeyi sererdim önüne, ama ne benim gücüm yeter öyle bir şeye, ne o önüne ne serilmesini istediğini biliyor.. Hevesleri hep geçici, ne sevmeyi biliyor, ne sahiplenmeyi; ne tutup bırakmamayı, ne tutkuyu… Hep ilişik yaşıyor, o şairin dediği gibi.. İlişik yaşıyor öyle, bir ucundan tutarak.. Sürekli bir yere yetişmeye çalışır gibi bir tavrı var, nereye gideceğini sorsan bilmez ama. Yalnız aklına koymuş, illa ki gidecek.
Gitsin…
Ben de peşinden gideceğim mecburen.. Dedim ya bu dünyadaki lanetim o benim.
Zil çalana kadar beraberiz…
Bu da şarkımız olsun, sessiz sessiz söyleyelim..

Yorum Yok