“Kader” kavramı hep kafamı kurcalayan bir şey olmuştur. İnsan hayatı kendi seçimlerinden mi oluşur, yoksa değiştiremeyeceği şeyler var mıdır, budur mesele.
Durup durup hep bu konuya geri dönerim. Kader varsa ne kadarı kaderdir insan hayatının, ne kadarı kendi elinde şekillenir işin içinden çıkamam hiç. Belli ki doğum kaderin bir parçası. Doğduğun ülke, içine düştüğün ortam, aile insanın kaderi. Her ne kadar bazıları ruhun bedene bürüneceği anneyi kendi seçtiğini söylese de o bu hayata gelmeden yapılan bir seçim değil. Ağzın burnun senin seçimin değil. Karakterin bile kendi seçimin değil bir yerde. İçinde bulunduğun şartlar, seni yetiştiren insanlar, geçirdiğin olaylar belirliyor biraz da.
Ama gittiğin okul, aldığın kararlar, yaşam stilin, çevren senin seçimin. Bunun dışında ne kadarı değiştiremeyeceğin şeyler, hiç emin değilim. Sadece şunu biliyorum, evrenin bir düzeni var ve sen ne yaparsan yap onun dışına çıkamıyorsun.
Yaşaman gereken kaçınılmaz olaylar var ve engellemek için hiçbir şey gelmiyor elinden. O kadar küçüksün ki, senin çırpınışların kelebek etkisi bile yaratmıyor bazen. Bağır çağır, hırpala kendini, olacak olanın önüne geçemiyorsun işte. Bazen bir buz dağına yaklaştığını görüyorsun, dümen kırıyorsun, yelken açıyorsun yavaşlatıyorsun en fazla. Ama o buz dağına çarpman gerekiyorsa çarpıyorsun ve tuzla buz oluyorsun bazen. İnsan işte… O kadar kibirli bir varlık ki, haddine düşmeden elinde olduğunu sanıyor her şeyin. Değil. Uğraman gereken bir şehir varsa; ister yaya git ister araçla, ister düz yoldan git, ister dolana dolana ama o şehire varman kaçınılmaz. O şehir orada öğrenmen gerekeni öğrenmen için var çünkü. Ve sen ne yaparsan yap, gideceksin o yere.
Bunun farkına varmam son zamanlarda yaşamıma dahil olan olaylarla oldu. İnsan halimle bir yere kadar etkileyebildim hayatımı. Göz göre göre seçimler yaptım, yolumu zorladım, benim bildiğim yol daha güzel yere çıkar sandım. Burnumun dikine gittim işte. Çok şükür hala biraz akıllıyım, o yolda olmamam gerektiğini ben de anladım. Buz dağını da görünce, birkaç acemi manevra yaptım, azıcık yavaşlattım ama çarpmam gerekiyordu ve çarptım işte. Korktuğum gibi de olmadı ki. Aksine elimden hiçbir şey gelmeyişinin keyfini sonuna kadar yaşadım. Hani yapacak hiçbir şeyin olmadığını bildiğinde, onun senin işin olmadığını farkettiğinde, kendini olması gerekenin olmasına bıraktığın andaki huzur hali… Mükemmel..
Sadece şu kadarını söylemiş olayım, o an anlaşılmasa bile her şey sana zamanında gelecektir.
Öyleyse zihnine şu düşünceyi yerleştir, her şey olması gerektiği gibi gelişmektedir!

Yorum Yok