Evlilik ve beraber yaşam deyince en çok kafa kurcalayan soruları üç kız arkadaşıma sordum. Herkes farklı ve ilginç bir açıdan cevaplar verdi. Sonradan bir yazı serisi oluşturmayı düşündürecek kadar güzel bir yazı ortaya çıktı diye düşünüyorum. Hatta belki aynısını erkekler için de yapmalıyım! Bir de onların kafasından geçenleri öğrensem hiç fena olmazdı bence:)
Evliliğe, beraber yaşamaya hazır olduğunu nasıl anladın?
Özge (27): Evliliğe hazır olduğunu anlamanın net bir formülü ne yazık ki yok ve bence bunun üzerine söylenebilecek şeylerin hepsi çok farazi. Biz uzun süren bir flört döneminin ardından artık birlikte yaşamak istediğimize karar verdik ve evlendik. Benim için önemli olan sen veya ben yerine biz olabilmekti. Sanırım bizim ilişkimizde evlilik lafının geçmeye başlaması, ikimiz için de “biz” bilincinin yerleştiği zamana denk düşüyor. Çünkü evlenmek değil ama evli kalabilmek önemli bir meziyet.
Elif (27): Eşimin sorumluluk alabilen ve kendi kendine yetebilen bir insan olduğunu fark ettiğimde evliliğe / beraber yaşamaya hazır olduğumu anladım. Örneğin herhangi bir işi yapması için ona bir hatırlatma yapmam gerekmiyordu. (Tatil için bilet bakmak, istediğim dergiyi bulup almak vb). Ondan yapmasını istediğim bir şeyi her zaman mümkün olan en kısa sürede yaptı. Öte yandan kendi ayaklarının üzerinde durduğunu görmek, para kazanmak, hayatın sorumluluğunu kimseye güvenmeden üstlenmek konusundaki tavrı beni oldukça rahatlatmıştı. Ayrıca üşengeç bir yapıya sahip olmayışı ev hayatında oluşabilecek sorumlulukların paylaşılması konusunda beni rahatlattı. Ve tabi ki gerçekten çok aşık olmuştum:)
Gizem (26): Beraber yaşamak gibi bir karar vermedim, aslında hazır olup olmadığımı hiç düşünmedim. Birlikte vakit geçirmekten keyif aldıkça beraber planlarımız çoğaldı ve sonra uzayıp giden planlar planlar derken bir baktım ki hep beraberiz, birlikte yaşıyoruz. Durumdan memnun olduğum için de çok sorgulamadım.
Aynı evde yaşamanın zorlukları var mı?
Özge: Tabi ki!! Aynı evde yaşamaya hazırsanız; zorlu bir sınava, biraz hayal kırıklığına ve tartışmalara da hazır olmanız gerek. Sevdiğin adamla aynı evde yaşamak demek her anınızın mutluluk içinde geçeceği demek değildir. Böyle bir beklenti içinde olmak çok safça:) Moral bozmak istemem ama biz Tolga ile aynı çatı altına girdiğimizde bir sürü yeni problem doğmuştu her ikimiz için de. Onun devamlı spor kanallarını izlemesi, bulaşıklarını yıkamaması, sabah evde pijamalarıyla dolaşması, duş alırken tüm banyoyu ıslatması hayal ettiğim evlilik değildi elbette. Tolga için ise düzen takıntılı, evde sigara içilmesine izin vermeyen ve her şeyi beraber yapmak isteyen biri ile aynı evde yaşamak kolay olmasa gerek =) Ama ilk birkaç yılın, evliliğin en zor yılları olduğunu bir çok evli arkadaşımız söylemişti. İki farklı insanın aynı ev içinde birbirine ayak uydurması zor elbette. Ama biz 1 yılın sonunda sabrederek o uyumu yakalayabildik. Şikayet ettiğim ve Tolga’nın öğrenmesini istediğim hala bir çok şey var tabi ama artık bu yüzden kavga edip kapıları çarpmıyoruz.
Elif: Henüz aynı evde yaşamanın bir zorluğunu görmedim çünkü eşim de ben de uyumlu ve anlayışlı insanlarız. İkimizden biri yalnız kalmak istediğinde diğeri muhakkak bu özgürlük alanını tanır. Bence en önemlisi de bu. Ama birbirine yeterince uymayan insanların aynı evde bir cehennemde yaşayabileceklerini çoğu zaman düşünüyorum. Sevgisiz ve anlayışsız bir ilişkide aynı evi paylaşmanın mümkün olduğuna inanmıyorum. Öte yandan ev ile ilgili sorumlulukların en başından belirlenmesi ve uygulanması taraftarıyım.
Gizem: Evet var, çok var. Salonun ortasına atılan çoraplar, çıkarılan kıyafetlerin hunharca etrafa saçılması, çamaşır makinesine elde yıkanacak bluzlerimin atılması mesela! Bir de benim sevgilim azıcık paha biçme özürlü. O araba kullandığı için evdeki bir çok işi (hatta hepsini )benim halletmemi bekliyor. Ve ben asla onun dağıtma hızından daha hızlı evi toparlayamadığım için evimiz genelde dağınık oluyor. Yalnız yaşarkenki düzenimi asla sevgilimle yaşarken sağlayamadım. Ayrıca ona göre evdeki tüm işleri bitirip, onunla kod yazıp, oyunlar oynayıp, sabah süper seksi giyinip işime gitmeli ve eve geldiğimizde de aynı hızla yemeğimi yapmalıyım falan. Tabi ki bunlar olmuyor, sonra da mutsuz oluyoruz kimileri için.
(Özge’ye not: Özge, tatlım, ne yapacaktı adam? Sabah sabah evde takım elbiseyle mi dolaşacaktı? Pijamalara özgürlük! Destekçinim Tolga!)
Aynı evde yaşamanın güzel yanları neler?
Özge: En güzeli aşık olduğum adamla sarılarak uyuyabilmek. Ayrıca artık sadece canımız istediği için haftasonları dışarı çıkıyoruz. Evlenmeden önce beraber vakit geçirebilmek için dışarda görüşürdük. Saçma sapan yerlere tonlarca para vermek, haftasonu İstanbul trafiğinde bir yerden bir yere gitmeye çalışmak, sıra beklemek zorunda değiliz artık. Daha sağlıklı beslenmeye başladık. Akşamları ayrılmak zorunda olmak da kötüydü. Biraz daha fazla vakit geçirmek için arabayla evin önünde tur atmıyoruz. Tolga beni evime bırakıp kendi evine dönmek zorunda değil. Aynı evde yaşamanın, evli olmanın pek çok keyifli yanı var.
Elif: Aynı evde yaşamanın heralde en güzel yanı dışarıya çıkmaya çok üşendiğin ve evde keyif yapmak istediğin zamanlar da sevgilinle birlikte olabilmek. Her gün sevdiğin insanla uyumak ve çok zor bir gün geçirmiş olsan da eve gidince huzurla tüm dünyadan kopacağını bilmek bence paha biçilemez. Ayrıca aynı evi paylaşmak aslında acı, tatlı, iyi ve kötü her gününü paylaşmaya eşdeğer olduğu için iki kişi arasındaki bağın çok daha kuvvetlendiğine inanıyorum. Bir de sevgilinin zor zamanlarda da elini hiç bırakmadığını görürsen tadından yenmiyor.
Gizem: Canın sıkılmıyor bir kere. Evde çok sevdiğin, nazını çeken, kızabildiğin, sevebildiğin, şımartabildiğin biri var ve sırf bu yüzden bile yok yere mutlu hissedebiliyor insan. Yani uzun süre yalnız yaşadığım için karşılaştırıyorum da hemen hemen 2 yıldır hiç sıkılmadım aynı evde. Halbuki yalnız yaşadığımda yapacak bir şey bulamayıp arkadaşlarıma sarardım, çok dertliymiş gibi sigara içerdim bolca. Yalnızlık duygusu ile depresif bile hissederdim. Ama beraber yaşarken motivasyonu oluyor insanın, bir kere yalnız hissetmiyorsun. Hayaller, projeler üretip onlar için çalıştık biz mesela. Günlerce oyun oynadık, çokça gezdik. Ne bileyim hayatı paylaşıyorsun, üretiyorsun ve bu yüzünü güldürüyor. Bu galiba en güzel tarafı.
Her günü beraber geçirmek aşkı öldürür mü?
Özge: Biz Tolga ile hergün görüşemiyoruz maalesef. Tolga işi gereği hafta içi en az bir gece şehir dışında oluyor ve bir kaç akşam da yine şehir dışında olduğu için geç geliyor. Bu yüzden ben haftasonlarını iple çekiyorum. Hafta içi doğru düzgün görüşemediğimiz içi haftasonlarımızı dolu dolu geçirmeye çalışıyoruz. Bu ilişkimizi taze tutuyor mu bilmiyorum ama ben kocamın her akşam evde olmasını tercih ederdim.
Elif: Her gün beraber olmanın aşkı öldürdüğünü düşünmüyorum ama ilişkiyi dönüştürdüğü kesin. Örneğin erkekler sevgilisiyle buluşacağında karşısındaki kadının en özenli ve bakımlı haliyle karşılaşırken evlendikten sonra tüm hazırlık süreçlerine de dahil olmaya başlıyorlar. Makyajsız, hasta, yeni uyanmış vb her halinle karşındakini görmek tabi ki ilişkinin başındaki heyecan ve tutkuyu devam ettirememene sebep olabiliyor. Ama paylaşım o kadar artıyor ki aranda aşktan daha güçlü bir bağ oluşuyor; işte hayat arkadaşı dediğin şey de bence böyle başlıyor. Onsuz hiçbir şey yapmak istemiyorsun mesela, bir şey olduğunda hemen ona anlatmak istiyorsun. Dostluğun çok daha fazla pekişiyor. Ama yine de bence romantizmi de çok öldürmemek için çaba sarf etmek lazım. Sevgili olmaya, iki aşık olmaya itecek özel anlar yaratmak gerekiyor.
Gizem: Hayır, insanın doğası aşkı öldürür bence. Bunun beraber yaşamakla, çok zaman geçirmekle ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
1 Yorum
Yeni evli biri olarak şıp diye okudum, çok sevdim, içim de bir rahatlamadı diil:D
1 Temmuz 2015 at 3:04 pm