Oops! It appears that you have disabled your Javascript. In order for you to see this page as it is meant to appear, we ask that you please re-enable your Javascript!
Beni Takip Edin:

Healing Journal, Part1

8a7f2da065b8f19cc0d8edb5fa3429dd
İnsan hep aynı insan değil.
Ben değilim.
“İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.”  sözüne gülüp geçeceğim izninizle. Atalarımızdan hangisi onu hangi kafayla söylemişse! 5 yıl önceki Merve’yle 1 yıl önceki Merve de aynı değil, bugünkü Merve de. Değişiyorum, başka başka hallere bürünüyorum. (-ki bu kafamı çok kurcalayan bir şey. Düşünsenize zamanında çok asabi diye terkettiğiniz sevgiliniz şu an pamuk gibi birine dönüşmüş olabilir! Bir gidip bakın bence.)
Kısaca şöyle açıklayabilirim;
Duygusal açıdan geçirdiğim dört dönem var.
Ergenlik öncesi normalüstü mutlu bir insandım. Sürekli kavga gürültü, boşanma tehditleri içeren bir ortamda büyümeme rağmen mutluydum. Ya da bu benim gerçek dünyadan kendimi soyutlama şeklimdi belki de, pek emin değilim şimdi. Ama sürekli gülen, pozitif bir çocuktum işte.
Ergenlik dönemi, hormonlar, ilk aşk heyecanları, ailevi sorunlar derken başka bir Merve’ye dönüşüverdim. Allah’ım! O nasıl bir melankoli! Nasıl bir dengesizlik! Bir gün mutluluktan ayaklarım yere basmazken, ertesi gün yerlerin dibindeydim. Çok sorunlu bir ergenlik dönemi geçirmedim, evde kimseye eziyet etmedim mesela… Ama oturup uslu uslu kendime acı çektirdim. Sonra yine mutluydum, yine mutsuz. Hiç stabil değildim kısacası.
Ergenlik dönemi bittikten sonra bu dengesiz ruh halim biraz düzeldi.  Üniversite dönemimde ortalama bir hayat sürdüm, ne çok mutlu ne çok mutsuz. Genel olarak güleryüzlü bir insanım ama insanın iç dünyası her zaman öyle olmuyor işte. Tatsız tutsuzdum diye tanımlasam o dönemi yeridir bence. Hani idare ediyorsun bir şekilde ama bir şeyler eksik gibi. Yaşayıp gidiyorsun sadece.
Bir sonraki dönem master için yurtdışına gittiğim zamanla başlıyor. İlk defa kendimle ilgili çok istediğim bir şeyi tek başıma, kimseye sormadan gerçekleştirmiştim giderek. Orada alıştığım dünyadan soyutlanmak, her şeyi kendi başıma halletmek beni başka biri yaptı bir süre sonra. Hemen pes etmeyen, çok daha güçlü, daha pozitif, güzellikleri görmeye odaklı biri… İyi ki de öyle yapmış! Türkiye’ye döndükten sonra hayatım beni epey zorlayacak kadar sıkıntılı geçmeye başladı çünkü. Ama düşe kalka üstesinden geldim bir şekilde. (Burada biraz daha açık olmam gerek galiba. Dibi gördüm dibiiiii..! Allah’ın bildiğini kuldan saklamayalım şimdi. Kötü bir ruh halindeydim bir süre, ama kendimi bırakmayıp toparladım bir şekilde.)
Toparladım diyorum ama bu bana yetmemeye başladı bir süredir. Eminim bunu okuyan insanların %90’ı aynı şeyi kendinde de farkedecektir, bir çok insanda mutluluk sabit bir şey değil. Hep mutlu değiliz yani hiçbirimiz. Aslında çok insancıl bir durum. Hergün 32 diş gezemez insan, elbette bazen daha negatif, daha sinirli, daha melankolik zamanları olacak.
Ama ben olmasın istiyorum işte!
Ben hep 32 diş gezmek istiyorum.
Hep mutlu olmak istiyorum.
Sinir bozucu raddede pozitif olmak istiyorum hatta.
Hayatımı, kendimi, bana ait olanları, çevremdekileri, yaptığım işi, bir türlü yazmaya başlayamadığım tezi, iyisini kötüsünü, her şeyi sevmek istiyorum.
Yapabilir miyim?
Yaparım bence!
Hayat o kadar kısa ve saçma ki, ben bana ayrılan zamanı mutsuz geçirmek istemiyorum. Kıyamıyorum artık kendimi üzmeye…
Bu yüzden epeydir ısınma turları yaptığım yeni yaşam biçimimi yürürlüğe koyuyorum an itibariyle…Katılmak isteyene kapım açık, siz de uygulayın benimle. (Böyle böyle başlayıp bir saadet zinciri, bir Adnan Hoca tarikatı kuracağım müridlerimle!)
Healing Journal Part 1
Daha tatlı, daha mutlu yaşayabilmek için ufak tefek şeyler yapıyorum bugünlerde. Kafamı hep “Daha iyi ne olabilir?”e yoruyorum. Aklıma gelen, değiştirdiğim ve yeni rutinim hale getirdiğim şeyleri random halde yazacağım buraya. Bir şeyleri yazılı görmek beni her zaman motive etmiştir. Yenileri de eklendikçe çok daha güzel olacak her şey. Bu noktadan sonra geri dönüş yok. Artık daha azıyla idare edebileceğimi hiç sanmıyorum.
1. Sorunların sizi yıpratmasına izin vermeyin.
Keşke mucizevi bir şekilde hepsine bir çözüm buldum diyebilseydim, ama o işler öyle olmuyormuş işte. Geldikçe geliyor mübarek! Önceden canımı sıkan bir durum olduğunda hemen pes ederdim, uzatırdım, içimi kuruturdum yani çözene dek. Bunun bir faydasını gördüm mü? Hayır! Sonra bir gün Almanya’da tanıştığım bir psikoloğun sözleriyle kendime geldim; “Evet bu yaşananlar hiç hoş değil, keşke senin başına gelmeseydi ama geldi. Şimdi iki seçeneğin var, ya bunu kafana takıp günün geri kalanını da kendine zehir edersin ya da kabullenip kendini toparlar ve günün geri kalanını üzülmeden geçirirsin. Hangisi?” Ben o günden sonra hep ikinciyi seçtim. Evet her zaman çok güçlü olamıyorum, elime yüzüme bulaştırıyorum bazen, ama en azından artık karşılaştığım bir şeyin bende yaratacağı etki sadece benim elimde. (I gooooot the poweeer dınınım dınınımmm..!)
2. Çevrenizi yeniden gözden geçirin.
Bu gerçekten çok önemli işte. Ben kolay kolay hayır diyemem, bu yüzden çevremde enerjimi sömürmeye devam eden, iyi niyetine inanmadığım birsürü insan vardı. Bir şekilde beni mutsuz eden, strese sokan, dibe çeken, olmak istemediğim bir insan haline dönüştüren, sülük gibi yapışıp kanımı emen, beni içten içe bitiren… Şimdi hiçbiri yok. Facebook’taki yıllardır görüşmediğim, görüşmeyeceğim, bir şekilde sinirimi bozan ama ayıp olmasın diye duran insanları bile sildim. Ne kadar rahatlatıcı bir şey olduğunu size anlatamam! Ağırlık attım resmen! Şimdi biliyorum ki yanımda kim varsa ona gerçekten güvenebilirim, derdimi anlatabilirim, sevincimi paylaşabilirim ve o benim arkamdan kuyumu kazıyor olmaz. Ne büyük rahatlık!
3. Kendinize kıyak geçin.
Kendimi kayırmayı çok seviyorum bu aralar. Kendime iyi davranmayı seviyorum! Biraz da bencillik yapıyorum yer yer. Aslında yapmam gereken bir şey var ama canım oturup iki bölüm dizi mi izlemek istiyor? Canım sağolsun! Oturup izliyorum. Aynaya baktığımda bir gülüşü, bir “aferin” bakışını unutmuyorum. Tatlı tatlı yaşıyorum yani, keyif içinde. Güne güzel başlıyorum, kendimi motive etmeye çalışıyorum hep. İşe yarıyor bence.
4. Sakin kalın.
Hayatta en korktuğum şey hep rastladığımız, durduk yere insanlara kötü davranan, çatık kaşlı, aniden sinirlenen, sesini yükselten insanlardan biri olmak. O hale gelmemek için her şeyi yaparım! Yapıyorum da. Önceden tahammül edemediğim şeyleri daha sakin karşılıyorum artık. Çok önemli değilse hiçbir şeye sinirlenmiyorum. Soğukkanlı kalıyorum ve söylemem gereken bir şey varsa bağırıp çağırmak yerine düzgün düzgün anlatıyorum. Bu kardeşimle olan ilişkimi tamamen değiştirdi mesela. Önceden hiç sebepsiz yere birbirimize kötü davranırdık bazen. Çok basit bir şey bile kavga sebebi olabilirdi. Şimdi ağzımdan çıkana ve söyleyiş tarzıma çok dikkat ediyorum ve o da bana aynı şekilde karşılık veriyor. Gidip çok sevdiğim bir şeyi kırdı diyelim yanlışlıkla, önceden kıyameti koparabilirken şimdi önce bir durup “Ondan kıymetli mi?” diye soruyorum kendime. Tabi ki değil! O zaman kızmak için bir sebep de yok demektir.
5. Güzel şeyler izleyin, dinleyin.
Ben artık drama üzüntüye gelemiyorum cidden. Uzak duruyorum o yüzden. Hani böyle kasvetli, insanın içini bayan diziler filmler vardır ya, onlardan uzak duruyorum mesela. Yok yere neden enerjimi düşüreyim ki? Aynı şekilde çok damar şarkılardan da uzak duruyorum. İnsanı sebepsiz depresyona sokar onlar. Daha pozitif, daha insana hayat aşılayan şeyler izliyorum, dinliyorum.
6. Güzel olun!
Mehehe! Yazmayı en çok beklediğim bölüm:) Bence beyler bu bölümü okumadan atlasınlar, biz kızlarla özel bir şey konuşacağız!
Bir süredir aynayı yeni keşfeden muhabbet kuşu gibi kendimi izlediğimi itiraf etmeliyim. Ben de herkes gibi bazen kendini güzel bulup bazen de bir halta benzemediğini düşünenlerdenim. İşte onu değiştirmeye çalışıyorum. Eldeki malzeme bu, yapabileceğimiz bir şey var mı? Yok. O halde? Kendimizle barışmayı mı seçeceğiz yoksa alay etmeyi mi? Kuzu kuzu barışıyoruz gençler!
Tabi ki sadece kendinle barışmak ve kendini güzel bulmak yetmiyor. Bir şeyler yapmak gerek, daha da güzelleşmek gerek. Bunun için çaba harcıyorum işte. Uzun uzun güzel görseller araştırdım (hatta onları pinterest’imde biriktirdim), kendime daha içime sinen, daha beni yansıtan, mutlu eden bir giyim tarzı belirledim, artık ona göre alışveriş yapıyorum. İçime sinen şeyleri giydiğim için daha mutlu oluyorum. Sonra yüzümü tanımaya çalıştım bir süre, bana ne yakışır, ne daha güzel durur anlamaya çalıştım. En basitinden artık klasik siyah eyeliner kullanmıyorum hiç. Herkese yakışıyor diye bana da yakışacak hali yok. Kahve tonları saçlarımla da göz rengimle de daha uyumlu oluyor mesela. Bunun gibi şeyleri deneye deneye (Özge tatlısı, bu noktada seni bana yakışan allık bulmak için günlerce peşimden sürüklediğim için özür diliyorum!!) sonunda içime sinen bir şeyler buldum işte. Şimdi daha mutluyum kendimle.
7. Spor yapın!
Siz yapın yani. Ben pek beceremiyorum. Küçükken geçirdiğim bir kalp rahatsızlığı yüzünden çok ağır sporlar yapmaktan kaçıyorum. Çabuk yoruluyorum çünkü hala. Ama ben de kendime göre çok yormadan vücudumu açacak, şekillendirecek, iyi gelecek bir şey buldum, yoga! Aslında iki sene önce başlamıştım bir dönem ama çabuk sıkılıp bıraktım. Keşke bırakmasaydım! Yaptığım zamanlarda kendimi gerçekten çok enerjik ve iyi hissediyordum. Bugün daha fazla ertelemeyi bırakıp yine yoga kursuna başladım. Bu sefer Cihangir Yoga’ya değil,  Yoga Şala’ya gidiyorum. Haftada en az bir gün, tercihen 2-3 gün gitmeyi düşünüyorum. Bana çok iyi geleceğine eminim!
8. Biraz spiritüel yaşam!
Ben uzun süredir dini inançlarım konusunda sorguluyorum kendimi. Hala bitiremedim. Allah’a inanıyorum ama din öğretileri konusunda bazı soru işaretleri var kafamda, cevaplar bulmaya çalışıyorum. Sizin böyle bir durumunuz yoksa, daha sıkı sarılın bence. Gereklerini yapın, daha arınmış ve huzurlu hissedin. Ya da en basitinden uyumadan önce dua edin. Daha güçlü bir varlığa, kadere, öğretilere sığınmanın rahatlığı başka şeyde var mı? Yok!
Şimdilik aklıma gelen, hayatıma geçirdiğim şeyler bunlar. Bu kadarı bile beni değiştirmeye yetti. İvmemi bozmadan yenilerini ekleyerek, daha da iyiye giderek, istediğim mutluluğa erişmeyi düşünüyorum.
Takipte kalın!
 

Paylaş
Leave a comment
Önceki Yazı Sonraki Yazı

Benzer Yazılar

Yorum Yok

Bir Yorum Bırakın